bugün
- iftara davet edilecek sözlük yazarları19
- hazreti meryem olduğunu iddia eden kadın31
- emekliler ek iş yapsınlar diyen mhp'li vekil23
- kastamonu da kafasına ampul takıran akp'li genç15
- dinsiz olmakla övünen yavşak13
- 2024 yerel seçimleri13
- en iyi çikolatalı gofret markası8
- manyak olmaya karar verdim21
- bir sözlük kızını sahiplenmek15
- kadınlar beni neden hep reddediyor14
- laftan anlamaz sözlük yazarları9
- icardi190536
- kuresel ikinma'nın artık eskisi kadar yazmaması9
- et fiyatlarının insanları çıldırtmıyor oluşu8
- ideal erkek fiziği anketi30
- karabük11
- akp'ye oy vermeyen emekli şerefsizdir23
- pompanın en cok döndüğü 5 üniversite10
- osideusu kıskanan yazarlar10
- turgut altınok13
- ideal kadın vücudu anketi16
- yazarların 2010lu yıllarda en sevdiği 3 yıl18
- imamoğlu'nun kirli rant ağı deşifre oldu9
- hollanda da ineğe hallenen gurbetçi12
- anın görüntüsü8
- 26 mart 2024 cübbeli ahmet'in kalp krizi geçirmesi20
- rockefeller ailesi vs rothschild ailesi12
- mental bozuluğu olan yazarlar sıralı tam liste21
- bir sözlük erkeğini öpmek10
- pazarda yerden sebze toplayan emekli15
- tuborg10
- sahurdayız uludağ sözlük14
- her sabah güler yüzle uyanan insan16
- kafanın içindeki sürekli konuşan ses16
- tedavisi bulunamayan hastalıklar15
- dondurmalı irmik helvası9
- belediye başkan adayıyla tokalaşmak10
- tarafıma az önce gelen moral bozucu mesaj8
- evlenirseniz çocuk yapar mısınız9
- çin medeniyetin yeni kıblesidir12
- güzel bir kıza iltifat etmek17
- oyumuzu neye göre veriyoruz14
- taliban dış işleri bakanlığı ofisi fotoğrafı11
- türkiye de lise öğrencilerinin durumu16
- murat kurum19
- zenci bir kız evinize gelse naparsınız18
- fenerbahçeye verilen hissiyatımsı penaltı15
- karabük üniversitesi12
- en ilginç kadın isimleri12
- polat kalafat8
sevdiği entry'ler
Düğün denilen saçmalığa tahammül edemeyen, zaten de ömründe sadece 3-4 tanesini seçtiği yakın arkadaşının düğününe katılmış insandır. Düğün denilen şey eğlenceli bir eylem değil kabul edelim lütfen. Neden kalkıp el şıklatalım işte ne bileyim gerdan bükelim. Nasıl bir zevk alabiliriz bundan delirdiniz mı afbuyurun? Ayrıca Sen evleniyorsun diye ben neden oynuyorum, Kendim evlensem zaten öyle deli deli hareketler yapmam; e seninkinde neden yapayım? 5+1 dubleks eziyet.
Neyse kafam ağrıdı yazcam diye, özetle içkiliyse düğün köşede içip oturulur, yok değilse köşede düz oturup, en erken kalkış zamanında yol alınır.
Alkolü de içine damlatıp veriyorsunuz zaten, bardağın içine iliadin burun damlalığından ezkaza kaçmış gibi.
Düğünler yasaklansın.
Neyse kafam ağrıdı yazcam diye, özetle içkiliyse düğün köşede içip oturulur, yok değilse köşede düz oturup, en erken kalkış zamanında yol alınır.
Alkolü de içine damlatıp veriyorsunuz zaten, bardağın içine iliadin burun damlalığından ezkaza kaçmış gibi.
Düğünler yasaklansın.
saat 01:22
Türkiye'ye iki yıl aradan sonra tekrar geldim. Tekrar geldim diyorum çünkü ülkeden gideli baya oldu. Geçen yılı da saymıyorum çünkü geçen yıl sana gelmiştim. Ama ülkem hala benim ülkem yanlış anlama. Onu da çok seviyorum. "O" dediğimi açılımı da bir O harfinin şekli gibi bir kümedir aslında, ne sadece taşı toprağıdır ne de insanlarının tamamıdır. Benim ülkem benim kendime.
Öykü yazayım diye açtım bilgisayarı, sonra gençliğime saplandım, kaldım buralarda biraz. Bir şeyler yazarken sigaram kül olurdu ilk fırttan sonra sen iyi bilirsin. Arada gelip o son fırtı sen içerdin. Bu ara ilk evimiz hakkında bir öykü yazıyorum. Sana anlattığımda, "ama gerçek adlarımızı kullanmıyorsun din mi" diye korkmuştun. Gözlerinde görmüştüm onu, hatırlıyor musun? Hatırlıyor musun? Beni hatırlıyor musun?
Biraz o filmlerde gördüğüm yetişkinliği yaşıyorum gibi. Kaldığım evde sabahları kalktığımda aklıma ilk gelen şey sabahları çiçeklere su vermek. Ev sahibi, "günde bir kere sulasanız yeterli" dedi fakat çok mutsuz bence çiçekler bu durumdan. Dişlerimi fırçalar gibi çiçeklere günde iki defa su verdim çiçeklere. Canım isterse bazılarına gün arasında da su döktüm. Çok su döktümse de saksıların altına havlu koydum. Noluyor biliyor musun? Kimse bana "bunu bu kadar yapma" demiyor. istediğim kadar suluyorum her şeyi, beni büyüten suyuysa hala arıyorum.
Sokağımızın adını "Cumhuriyet Sokak" koydum, her şehirde cumhuriyetin hem mahallesi hem soğaı olur. Seniyse "sen" yaptım. isim aramadım. Zor geldi belki de isim koymak sana.
Yazarlar hep yazılarının sonuna saati koydular ben başına koymak istedim. Hep de. böyleydim galiba, hiçbir şeyin sonunu bilmiyorum ki. Başını ve başında ne hixsettiğimi biliyorum öyle de gidiyorum. Öykümüz de böyle, başında ev taşıyoruz beraber ama sonunda ne oldu bilmiyorum. Eşya taşırken benim çok terlememi yazdım, eski evinden gelen üçlü koltuğu taşımadan oturup iki bira içmemizi yazdım, arkadaşlarımızı çağırdığımızdaki tedirginiliği yazdım. Belki bu yüzfen bir gecenin başını, bir aşkın ilk zamnalarını ya da bir çocukluğu anlatmak daha kolay.
"Bu sabah değişik bir şey olacakmış gibi uyanıp, her günkü gibi yatağın tam karşısında duran genişçe penceremden dışarı baktım. Sokağın dünden ya da herhangi bir günden bir farkı yoktu. Dar bir yolda hemen bitişiğimiz sayılabilecek yedi katlı bina ile bizim binanın arasından kafamı kaldırdığımda gökyüzünü görmem dünkü kadar imkansızdı. Üç ay önce seyyar satıcı çocuktan aldığım karanfillerin haline acıdım, bir heves camın kenarına koymuştum ölmesinler diye ama az güneş ve benim ölmesinler kaygısıyla suya boğmamdan iyice yorulmuşlardı. Hatırlarsın bir ötekisini de kütüphaneden unutmuştum zaten. Kahverengine dönmüş yaprakları tek tek ayıkladım. "Bugün su vermek yok" dedim kendi kendime, üç defa. Kafamı kaldırıp karşı binanın duvarına asılmış, "Cumhuriyet Sokak" tabelasına baktım. Dünden farkı yoktu.
Nerden aklıma geldi bilmiyorum. Buraya taşınırken kan ter içinde iki kişi buzdolabını içeri sokmaya çalışmıştık."
Türkiye'ye iki yıl aradan sonra tekrar geldim. Tekrar geldim diyorum çünkü ülkeden gideli baya oldu. Geçen yılı da saymıyorum çünkü geçen yıl sana gelmiştim. Ama ülkem hala benim ülkem yanlış anlama. Onu da çok seviyorum. "O" dediğimi açılımı da bir O harfinin şekli gibi bir kümedir aslında, ne sadece taşı toprağıdır ne de insanlarının tamamıdır. Benim ülkem benim kendime.
Öykü yazayım diye açtım bilgisayarı, sonra gençliğime saplandım, kaldım buralarda biraz. Bir şeyler yazarken sigaram kül olurdu ilk fırttan sonra sen iyi bilirsin. Arada gelip o son fırtı sen içerdin. Bu ara ilk evimiz hakkında bir öykü yazıyorum. Sana anlattığımda, "ama gerçek adlarımızı kullanmıyorsun din mi" diye korkmuştun. Gözlerinde görmüştüm onu, hatırlıyor musun? Hatırlıyor musun? Beni hatırlıyor musun?
Biraz o filmlerde gördüğüm yetişkinliği yaşıyorum gibi. Kaldığım evde sabahları kalktığımda aklıma ilk gelen şey sabahları çiçeklere su vermek. Ev sahibi, "günde bir kere sulasanız yeterli" dedi fakat çok mutsuz bence çiçekler bu durumdan. Dişlerimi fırçalar gibi çiçeklere günde iki defa su verdim çiçeklere. Canım isterse bazılarına gün arasında da su döktüm. Çok su döktümse de saksıların altına havlu koydum. Noluyor biliyor musun? Kimse bana "bunu bu kadar yapma" demiyor. istediğim kadar suluyorum her şeyi, beni büyüten suyuysa hala arıyorum.
Sokağımızın adını "Cumhuriyet Sokak" koydum, her şehirde cumhuriyetin hem mahallesi hem soğaı olur. Seniyse "sen" yaptım. isim aramadım. Zor geldi belki de isim koymak sana.
Yazarlar hep yazılarının sonuna saati koydular ben başına koymak istedim. Hep de. böyleydim galiba, hiçbir şeyin sonunu bilmiyorum ki. Başını ve başında ne hixsettiğimi biliyorum öyle de gidiyorum. Öykümüz de böyle, başında ev taşıyoruz beraber ama sonunda ne oldu bilmiyorum. Eşya taşırken benim çok terlememi yazdım, eski evinden gelen üçlü koltuğu taşımadan oturup iki bira içmemizi yazdım, arkadaşlarımızı çağırdığımızdaki tedirginiliği yazdım. Belki bu yüzfen bir gecenin başını, bir aşkın ilk zamnalarını ya da bir çocukluğu anlatmak daha kolay.
"Bu sabah değişik bir şey olacakmış gibi uyanıp, her günkü gibi yatağın tam karşısında duran genişçe penceremden dışarı baktım. Sokağın dünden ya da herhangi bir günden bir farkı yoktu. Dar bir yolda hemen bitişiğimiz sayılabilecek yedi katlı bina ile bizim binanın arasından kafamı kaldırdığımda gökyüzünü görmem dünkü kadar imkansızdı. Üç ay önce seyyar satıcı çocuktan aldığım karanfillerin haline acıdım, bir heves camın kenarına koymuştum ölmesinler diye ama az güneş ve benim ölmesinler kaygısıyla suya boğmamdan iyice yorulmuşlardı. Hatırlarsın bir ötekisini de kütüphaneden unutmuştum zaten. Kahverengine dönmüş yaprakları tek tek ayıkladım. "Bugün su vermek yok" dedim kendi kendime, üç defa. Kafamı kaldırıp karşı binanın duvarına asılmış, "Cumhuriyet Sokak" tabelasına baktım. Dünden farkı yoktu.
Nerden aklıma geldi bilmiyorum. Buraya taşınırken kan ter içinde iki kişi buzdolabını içeri sokmaya çalışmıştık."
hep internette yayılan ergen şarkılarını söyleyen şarkıcı.
sabırsızdır.
hamburger de severim ama pizza daha güzel.
gürültü yapar.
söylemek istenmeyen bir şeyi zorla söyletmeye çalışan ısrarcı insandır.
Suriyeli dolu. iki sene önce tek tüklerdi şimdi grup halinde dolanıyorlar. Üniversitede bir sürü Suriyeli öğrenci görüyorum. Hatta geçen bir kız bana derslik sormaya çalıştı. Türkçe bilmiyordu sadece sayıları söyledi. Bunlar nasıl giriyorlar olmayan Türkçeyle bu üniversitelere. Yurtta da çarşaflı, peçeli kızlar görüyorum. Sokaklar serseri suriyeliler, dilenciler ve Taliban tipli adamlarla dolu. Nefes alacak yer bırakmadınız orospu çocukları.
yapmayı düşündüğümdür.
Allah onların evlerine ateşler salsın.
Sabah sabah aklıma gelen dayaktır.
Bir insan, bir insana nasıl böyle vurabilir? aklım almıyor.
Dayaktan sonra tokalaşmak nedir?
Dayak yiyen ezik ayşe şimdi ne yapıyordur acaba, yılmaz nerededir?
Kimden ötürüdür?
Böyle sorular var aklımda.
Bir insan, bir insana nasıl böyle vurabilir? aklım almıyor.
Dayaktan sonra tokalaşmak nedir?
Dayak yiyen ezik ayşe şimdi ne yapıyordur acaba, yılmaz nerededir?
Kimden ötürüdür?
Böyle sorular var aklımda.
Ürkek, duygusal bir erkektir. Yengeç burcu olabilir.
Hiç şahit olmadığımdan varlığından şüphe duyduğum türdür. Nesli tükenmiş olabilir.